DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Hk. Meclis Genel Kurul’da konuştu. Yeneroğlu şu sözleri kullandı:
‘102 yılı geride bıraktık ancak Gazi Meclis’in çok gerisindeyiz’
Millî Uğraşın önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Anadolu’nun dört bir yanından gelerek Birinci Meclise omuz veren tüm mebusları hürmet ve rahmetle anıyorum. 23 Nisan 1920. Paramparça olmuş; başşehri işgal altında bir imparatorluk, on yıllardır cepheden cepheye koşan bir kuşak, tarihe taraf veren bir millet yok olma tehlikesiyle karşı karşıya… Bunun karşısında ise umudunu yitirmeyen ve milletimizin özgürlüğüne ve istikbaline vurulmak istenen prangayı söküp atmaya kararlı bir avuç insan… En güç koşullarda dahi çok seslilikten, ortak akıldan ve istişareden taviz vermeden; bir yandan ulusal çabayı yürütmüş, bir yandan ülkenin geleceğini belirlemişler. Halbuki bugün, 102 yıl geride bırakmışız lakin bu pahalar bakımından ve her bir vatandaşımızın kaygısıyla dertlenen tüm milletin vekili olma şuurundan ne yazık ki Gazi Meclis’in çok gerisindeyiz.
‘Türkiye baskıcı otoriter bir anlayış ile yönetilmeye çalışılmaktadır’
Türkiye bugün, herkesi tehdit eden baskıcı otoriter bir anlayış ile yönetilmeye çalışılmaktadır. Kötülük artık sıradanlaşmış; ahlaki yozlaşma, hukuksuzluklar, adam kayırma, yolsuzluk ve bunların sonucunda de yoksulluk her geçen gün daha da artmaktadır. Tüm pahaların kaybolması, iktidarın aklı selimden uzaklaşıp baskıcı ve keyfi idaresi benimsemesi yüzünden her geçen gün daha da yoksullaşıyoruz. Enflasyon denetim edilemez bir boyutta, artırımlar sürat kesmiyor, hayat pahalılığı dayanılmaz hale geldi. Vatandaşlarımız çaresiz durumda. Mesleklerini yapamayan, atanamadıkları ve gelecek göremedikleri için buhrana girip intihar eden gençlerimiz var. Birden fazla yerde esnafımız günü siftahsız kapatmaktadır. Pazarlarda yerlerden meyve zerzevat toplamak zorunda bırakılan vatandaşlarımız var.
‘Çocuklarımıza nasıl bir ülke miras bırakacağımızı düşünmeliyiz’
Çocuklarımıza nasıl bir ülke miras bırakacağımızı düşünmeli ve bunun sorumluluğuyla yüzleşmeliyiz. Çocuklarımıza adeta açık cezaevini andıran bir ülke mi miras bırakacağız? İnsanın güzelce değersizleştirildiği, makus muamele ve azabın sıradanlaştığı bir ülke mi hayal etmiştik biz? Hukuk tanımaz bir devlet anlayışı, beton kentler, makûs bir eğitim sistemi ve yoksulluk mu miras bırakacağız? Soru sormanın, tartışmanın ve keyifli olacağı hayatın peşinden özgürce gitmenin yasaklandığı bir ülke mi miras bırakacağız? Çocuklarımızın birer yetişkin olduklarında kaçıp gitmek isteyecekleri ülke olmayı hak etmiyoruz. AB ve OECD’ye üye olan 41 ülke ortasında en mutsuz çocukların Türkiye’de olmasını hak etmiyoruz. Bugün Türkiye’de bisiklete binerken panzerlerin altında ezilip can veren çocuklarımız var maalesef. Boş topraklarda elinde bomba patlayıp paramparça olan çocuklarımız var. Annesiyle birlikte hapishanede büyüyen ve daha doğduğu anda alnına terörist damgası vurulan binlerce çocuğumuz var. Ailelerine yaşatılan hukuksuzluklar yüzünden hayatı zindan olan yüzbinlerce çocuğumuz var. İktidar temsilcileri bu gerçekleri görmeli ve üzerine derin derin düşünmeliyiz.
‘İnsan olmak ve insan kalmak, kendimize karşı sorumluluğumuzdur’
Yüz binden fazla Boşnak’ın öldürüldüğü, yüzbinlerce insanın evsiz kaldığı, mescitlerin, meskenlerin, hastanelerin yerle bir edildiği acı günlerde Aliya diyor ki:
“İnsan olmak ve insan kalmak, Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur.” Ona nazaran bu iki kavram, siyasi manada, insanlara inanç ve huzur veren, adaleti ve hukukun üstünlüğünü varlık sebebi kabul eden bir devlet kurmaya çalışmak demektir. Hiç kimsenin farklılığından ötürü ayrımcılığa ve zulme uğramaması demektir. “İnsan olmak ve insan kalmak…” Herhalde bundan daha makus bir kayıp düşünülemez! Emin olma vasfını yitirdikten sonra, etrafına huzur veremedikten sonra kaybetmekten korkulabilecek bir kıymet kalır mı?
‘Güç sarhoşu bu iktidarı kötülükleri ile hatırlayacağız’
İşte bizler, tam da bu karanlık periyotta sıkıntı sahibi milyonlarca vatandaşımızın da takviyesiyle, ülkemizi akıl ve vicdan tutulması yaşayan bu zorba iktidardan kurtarmak için uğraş ediyoruz. Bu uğraşın tüm toplum için zaferle sonuçlanacağına; kimseyi ötekileştirmeyen ve zulmetmeyen, huzurlu ve keyifli insanların ülkesi Türkiye’yi inşa edeceğimize yürükten inanıyorum. Güç sarhoşluğu içinde ülkeyi uçuruma götürdüğünün farkında bile olmayan bu iktidarı ise üzülerek söylüyorum ki kötülükleri ile hatırlayacağız. Hepinizi DEVA Partisi ismine hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
